SİS VE GECE
Ahmet Ümit’in, Türkiye’nin kalemi güçlü yazarlarından birisi olduğunu düşünüyorum. Sis ve Gece de Ahmet Ümit’e ait, güzel bir polisiye romanıdır. Kitap MİT görevlisi Sedat ve yasak aşkı Mine etrafında şekilleniyor. Mine aniden ortadan kaybolur ve kitabın sonuna kadar Sedat’ın sevgilisini arayışı devam eder. Oldukça heyecan verici ve sürükleyici bir anlatımı var ve içine girince çıkamıyorsunuz, kitabı bir çırpıda bitiresiniz geliyor. Ben roman okumayı çok severim ve oldukça fazla okurum. Ahmet Ümit’te okumayı sevdiğim roman yazarlarından birisidir.
MİT’te önceki kadar heyecan bulamayan ve sürekli önüne engel konulduğunu hisseden Sedat, evli ve iki çocuk babası olmasına rağmen kendisinden yaşça da küçük olan üniversite öğrencisi Mine ile gönül ilişkisi içerisine girer.Mesleğinde yaşadığı ölümcül boşluğu aşk ile doldurur. Mine’nin ayrılmaya karar verdiği ve bunu Sedat’a açıkladığı dönemde, Mine aniden ortadan kaybolur. Kitap boyunca Sedat’ın Mine’yi arayışı sürüyor. Siz de yazarın sizi sürüklediği ölçüde; Mine acaba ajan mı, acaba her şey bir oyun muydu ? vs. diye düşünmeye başlıyorsunuz. Sonra bir bakıyorsunuz yazar her zamanki şaşırtıcılığıyla hiç aklınıza gelmeyecek bir son hazırlamış.
Kitabın özetini yazacak olursak Sedat; Mine ‘nin son zamanlarda konuşmaya başlamış olduğu ve bir ilişki içerisine girmiş olduğu eskiden de örgüt üyesi olan Fahri’den şüphelenmektedir. Araştırmalarını Fahri üzerinden yürütür; fakat bir şey çıkaramaz . Fahri’nin arkadaşı Sinan’ın Hurufat isimli bir kitabevi vardır, araştırmalarını oraya giderek sürdürür. Sinan’dan kendisini de vurmaya çalışan Cumali isimli şahıs hakkında bilgi alır, araştırmasını bu sefer onun üzerinden yürütür ve yine bir şey çıkaramaz. Bu kısımlar heyecanlı, aktif, kıpır kıpır polisiye kısımları olarak birden akıp gidiyor. Kitabın akışında Cumali’nin dramlarla dolu hayatına da değiniyor. Sedat, Mine’nin tek başına kaldığı, okuluna da yakın olan apartman dairesine sık sık gitmektedir,her seferinde onu odasında bulacağını ümit eder; fakat bu istediği hiçbir zaman olmayacaktır. Sık sık ölmüş olma ihtimalini aklına getirse dahi gerçek hayatta da olduğu gibi insanın sevdiğine ölümü kondurması pek de kolay bir şey değildir. Mine’nin bir ev sahibesi var. Madam diye geçiyor romanda, kendisi bir Rum, Türkiye’de yaşayan azınlıklardan. Kızı var ismi; Maria, doğuştan zihinsel engelli. Kitapta sık sık ona ve Madam Eleni’nin yaşadığı sıkıntılara değinilmiştir.
Mine’nin vurulmuş olabilmesinden, hatta vuran kişinin Sedat olma ihtimalinden de bahsedilmektedir ve ilerleyen safhalarda bunun böyle olduğu okuyucu tarafından anlaşılmaktadır. Hamile olan ve o gün Fahri’nin arkadaşının hemşirelik yaptığı hastaneye gidip muayene olan Mine, akşam hemşirenin evine gider. O gece MİT, hemşirenin evine, örgüt üyelerini sakladığı gerekçesiyle baskın düzenlenler.O gece evden dışarıya doğru kaçan 3 kişi olmuştur ve içeri girmemiş olan Sedat birini ateş ederek yaralamıştır.
Yazar, Maria’yla alakalı çarpıcı ayrıntılar vermektedir.Mösyö Koço, yani Maria’nın babası sık sık tavşan avlamaya gider ve ölü tavşanları eve getirirmiş. Maria hassas bir çoçuk olduğu için Maria’ya tavşanların ölmediğini, uzun bir uykuya dalmış olduklarını ve onları buzdolabına koyarsa daha rahat uyuyacaklarını söylermiş. Maria o zamanlar babasının bu sözlerini dinliyor tabi. Yaşı ilerlemiş olsa dahi engelli olduğu için hala bu öyküye inanıyor ve gerçek olduğunu düşünüyor. Bir gün Sedat Madam’ın evine uğrayıp, ikram edilen ıhlamurunu içerken bu hikayeyi Madam’ın ağzından dinler; fakat onun da bizim gibi, bu öykünün Mine’nin kaybı ile alakalı önemli bir ipucu olabileceği aklının ucundan bile geçmez.
Kitabın sonunda Mine’nin ailesi, Mine’nin eşyalarını taşıdığı sırada Maria, Sedat’ın kolunu çekiştirip bir şeyi unuttunuz der. Unuttukları şeyin Mine ablası olduğunu söyler ve yerini gösterir. Bu noktada roman sonlanıyor. Maria’nın baygınlıktan ve kanamadan kapının ağzına düşmüş olan Mine’yi alıp buzdolabına koyduğu ve Mine’nin orada donarak can vermiş olduğu anlaşılır. Sedat’ın Mine’yi vurmuş olma ihtimali burada netlik kazanır ve Mine’nin yaralı olmasından Sedat o gece vurmuş olduğu kişinin sevgilisini olduğunu anlar ve kahrolur.
Üzücü ve bir o kadar şaşırtıcı bir son hazırlamış yazar. Gözyaşlarınızı tutamayabilirsiniz. Bu arada ben romanı okuduktan sonra öğrendim, romanımızın filmi de varmış. Ben hemencecik izledim size de tavsiye ederim; ama sanki her zaman olduğu gibi kitaptan alınan duygular bir başka diyorsunuz. Bir de son sayfada ‘neredeydin’ dedim. Gülümsüyordu ,’meraktan öldük’ dedim.Gülümsüyordu, kısmında ben çok duygulandım. Eminim okuyan herkes bu duyguyu alacaktır. Okumayanlara tavsiye ederim, filmi izlemeden önce kitabı okumaları daha iyi olacaktır. Keyifli okumalar..